Avusturya’nın başkenti, Avrupa’nın kültür ve sanat şehri, operanın ve müziğin merkezi, tarih kokan Viyana… Ama Viyana diyince aklınıza sadece bunlar geliyorsa yanılıyorsunuz çünkü Viyana bunlardan çok daha fazlası. Ünlü kafeleri ve yüzlerce farklı tatlı çeşidi, lezzetli mutfağı, eğlenceli sokakları ve yemyeşil parkları ile gezilecek yerlerin fazlalığı sizi şaşırtacak ve günlerinizi planlamakta zorlanacaksınız. Ama merak etmeyin bu yazımızda size yardımcı olacağız 🙂
Biz Viyana’ya 2017 Mart ayında gitmiş ve çok sevmiştik… Viyana denilince hala aklıma Figlmüller’de yediğimiz schnitzel ve patates salatası gelir, şöyle bir ah çeker sonra da ‘eee ne zaman tekrardan schnitzel yemeye gidiyoruz?’ diye sormadan edemem. Bu konuya yeme-içme bölümünde detaylıca yer vereceğim 🙂
Biz Viyana’da 3 gün geçirdik. Bizce Viyana’ya minimum 3 gün ayırmanız gerekiyor. Hatta şöyle 4-5 günlük bir gezi ayarlarsınız rahat rahat tadını çıkararak gezebilirsiniz.
Mart-Nisan ayları Viyana’ya gitmek için güzel zamanlar olabilir. Hem kara kış soğuğu hafiflemiş oluyor hem de yaz aylarındaki gibi turist kalabalığına denk gelmiyorsunuz; bu nedenle de fiyatlar biraz daha uygun olabiliyor.
Diğer bir alternatif ise Noel dönemi gitmek. Eğer soğuğa aldırmam diyorsanız bu güzel şehri noel pazarları ile görmek güzel olabilir. Ama Noel döneminde her Avrupa şehrinde olduğu gibi Viyana’da da fiyatlar biraz yüksekliyor.
Biz merkeze yürüyerek 20 dk uzaklıktaki Kolping Wien Zentral’da kalmıştık. Oda kahvaltı geceliğine 55 Euro ödemiştik. Otel hem konum açısından rahattı hem de temiz ve güven vericiydi. Otelin konumu Kettenbrückengasse Metro İstasyonu’na 300 metre uzaklıkta idi. Biz yürüyerek gezmeyi sevdiğimiz için çok kullanmadık ama isterseniz metroyu da rahatlıkla kullanabilirsiniz.
Viyana’ya Ulaşım:
Viyana’ya birçok komşu ülkeden tren ve otobüs ile ulaşım seçenekleri mevcut.
Avusturya’nın başkenti olan Viyana’ya İstanbul’dan direk uçuşlar da var. Havalimanı şehre yakın, toplu ulaşım olarak iki tren alternatifi var. Bir tanesi CAT olarak geçen City-Airport Train ve yaklaşık 15 dk’da şehir merkezine varıyor. CAT fiyatları tek yön 11 Euro, gidiş-dönüş 19 Euro. Diğeri de normal tren (S-Bahn). Yaklaşık yarım saat sürüyor fakat fiyatı CAT’lara göre çok daha uygun; bu nedenle biz S-Bahn tercih ettik, size de onu öneririz.
Viyana’da Gezilecek Yerler:
Viyana deyince akla gelen ilk şey tabi ki Opera. Benim aklıma Schnitzel de geliyor ama onu sonraya saklıyorum. Neyse konuyu dağıtmayayım 🙂 Viyana’da operaya çok ilgi var ve bu nedenle biletler çabuk bitiyor. Gezinizi planlamaya başladığınız an programa bakıp biletinizi almanızı öneririz. Buraya tıklayarak programa ulaşabilirsiniz.
Müzeler Bölgesi:
Viyana’daki en önemli dört müzeyi Museumsquartier olarak bilinen bölgede bulabilirsiniz. 90.000 m2 alana yayılmış 60 kültürel kuruma ev sahipliği yapan bu bölge dünyadaki çağdaş sanat ve kültür için büyük öneme sahip yerlerden biri.
Burada yer alan müzeler:
Sanat müzeleri (Kunsthistorisvhes Museum Wien, Leopold Museum)
Mimarlık Müzesi(Architekturzentrum Wien)
Modern Sanat Müzesi (mumok)
İnteraktif Çocuk Müzesi (Zoom kindermuseum)

Bu müzelere ek olarak bir sürü etkinlik alanları, kafeler, sergi salonları ve hediyelik eşya dükkanları da bu alanda yer alıyor. Tüm müzeleri gezmek istiyorsanız Vienna Card almak mantıklı olabilir. İsterseniz detaylara buradan bakabilirsiniz.
Viyana Sanat Tarihi Müzesi dışardan bir sarayı anımsatıyor fakat Avrupa’daki müzelerden ayrılan en önemli özelliği burası yaşam alanı olarak kullanılmamış, başından beri bugünkü gibi kültür amacı ile planlanmış ve böyle hayata geçmiş.

Madeni paralar koleksiyonu, Mısır koleksiyonu, Yunan ve Roma İmparatorluğu koleksiyonu, resim galerileri ve daha birçok salonu ile Viyana Sanat Tarihi müzesinde kendinizi kaybedeceğinizi söylemek istiyoruz. Buraya yarım gün ayıracak şekilde planlarsanız kendinizi güzel olur 🙂
Hofburg Sarayı:
13. yüzyılda yapılmış olan Hofburg Saray’ı konum olarak Museumquarter’a çok yakın. O tarihten itibaren birçok Avusturya hükümdarına hizmet vermiş olan saray Hasburg Hanedanlığı tarafından kışları kullanılıyormuş.

Saray gezisi üç bölümden oluşuyor. İlki Silver Collection diye geçiyor adından da anlaşılacağı üzere çatal, kaşık, bıçak gibi gümüş ürünler sergileniyor. Sisi Müzesi’nde Sisi olarak tanınan Kraliçe Elizabet ile ilgili onun yaşam tarzını anlatan kıyafetler, ayakkabılar ve çeşitli eşyalar sergileniyor. Kendisi değişik bir kadınmış. Açlık diyetlerini, spor yapmayı vs seviyormuş. 1.72 boyunda ve 48 kilo oluşuna şaşırmamak lazım 🙂
Son bölüm de Imperial Apartmens. Burada saray halkının birlikte yaşadığı alanlar gösteriliyor. Hofburg bilet fiyatlarına buradan ulaşabilirsiniz.
Kelebek Evi (Schmetterlinghaus):
Gene aynı bölgede yer alan diğer bir gezilecek yer de kelebek evi. Renk renk bir sürü kelebek uçuşurken elinize ya da saçınıza konabiliyorlar. Çok güzel bir yer, biz çok sevdik ve bir sürü kelebek gördük. Giriş ücreti 5 Euro civarındaydı. Tek sorun içerisi çok sıcak bu nedenle yaz aylarında sıkıntı olabilir. Biz üşümüştük biraz o neden güzel geldi 🙂

Fakat buraya gelip hayal kırıklığına uğrayan da çok olmuş. Kelebeklerin kozadan çıkma tarihlerine göre geldiğinizde çok az kelebek görmeniz de mümkün. Bu nedenle önerimiz geleceğiniz tarihe göre araştırıp eğer uygunsa listenize eklemeniz olacak.
Belvedere Sarayı:
Belvedere Sarayı olarak geçen yapı aslında Yukarı ve Aşağı Belvedere olmak üzere iki sarayın birleşiminden oluşuyor. Sarayın yukarı bölümünde kalıcı eserler, aşağı bölümünde ise belirli zamanlarda gelen geçici sergiler oluyor. Yukarı bölüm girişi 16 Euro, birlikte alırsanız 22 Euro. Detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
Dip not; bu saray Prens Eugen’e Osmanlı’ya karşı göstermiş olduğu başarıdan dolayı verilmiş.
Schönbrunn Sarayı:
Viyana’da saraylar bitmek bilmiyordu. Burası da Hasburg Hanedanlığı’nın yazlık sarayı imiş. Sarayla da bitmiyor bahçeleri, süslü çeşmeleri, labirentleri ve geniş yeşillik alanları ile ayrı bir dünya. Schönbrunn Sarayı ve bahçeleri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Dünyanın en eski hayvanat bahçesi de gene buradaymış. Saray bahçesinin büyük bir kısmı ücretsiz olarak gezilebiliyor. Labirent ve Palmiye Evi gibi giriş ücreti bulunan yerler de mevcut.

Sarayın içerisini gezmek isterseniz de iki alternatif var. Biri 20 odanın gezdirildiği Kraliyet Turu (Imperial Tour), diğeri ise 40 odanın gezdirildiği Büyük Tur (Grand Tour).
Biz Schönbrunn sarayının içini gezmek yerine bahçelerini gezmeyi tercih ettik. O bile yarım günümüzü aldı 🙂
Detaylara ve bilet fiyatlarına buradan ulaşabilirsiniz.
Belediye Binası (Rathaus):
Viyana Belediye Binası, Viyana belediye başkanı başta olmak üzere Viyana belediye meclisinin genel merkezi.
Biz burayı ayrı bir sevdik çünkü bizim gittiğimiz dönemde yani Mart ayında önünde kocaman bir buz pisti kurulu idi. Hem de alışmış olduğumuz sıradan buz pistleri gibi değildi. Kocaman bir alanda eğimli geçişleri olan, farklı farklı alanlara açılan bambaşka bir pistti. Burası o kadar hareketli ve eğlenceliydi ki hiç aklımızda yokken kendimizi oradaki enerjiye bırakıp piste attık.

Bu buz pisti Noel zamanı kurulup Mart ayının ortalarına kadar açık oluyormuş. Eğer bu döneme denk gelirseniz buz pateni kaymadan dönmeyin 🙂
Hundertwasser Haus:
Viyana’da bulunan ve tasarımı Avusturyalı ressam-mimar Friedensreich Hundertwasser tarafından yapılan bu ev aslında bir apartman. Fotoğraflardan da göreceğiniz üzere apartmandan bir sürü ağaç fışkırıyor. Hundertwasser bu evi, doğayla uyumlu bir mimari yapılabileceğini herkese göstermek istediği için yapmış.

Bu evin karşısındaki pasajda da hediyelik eşyalar satılıyor. Gelmişken oraya da uğrayabilirsiniz.
Biz bu evi çok sevdik. Bizce görmeden dönmemeniz gereken yapılardan biri.
Aziz Stephan Katedrali:
Avusturya’nın en önemli yapılarından biri olan Aziz Stephan Katedrali kendisi ile aynı isimli Stephan meydanında yer alıyor.
Bu Katedral, tarih boyunca çeşitli savaşlar ve yangınlarla hasar görmüş ve defalarca restore edilmiş. Viyana kuşatmaları sırasında, halkın sığınağı olarak kullanılıyormuş. 16. yüzyıldan beri Katedralin kulesinde çan çalarak Osmanlı’nın geldiğini haber vermesi için bir memur görevliymiş. 1956‘da artık böyle bir tehlike kalmadı denilerek bu görev kaldırılmış 🙂

Viyana Dönmedolabı ve Lunapark (Wiener Riesenrad – Prater):
Yeterince saray gezip tarih ve sanata doyduysanız sıra geldi eğlenmeye 🙂 Viyana’nın ünlü eğlence parkı Prater’in en önemli parçası kuşkusuz şehrin her yerinden görünen dev dönme dolap. Dönme dolap ücreti 12 Euro. İsterseniz buradan online da bilet alabilirsiniz. Sıra beklediğiniz yerde küçük bir sergi de mevcut. Burada lunaparkın küçük maketlerini görüp dönme dolabın tarihini okuyabilirsiniz.

Dönme dolap turu baya kısa sürüyor ama şehri tepeden görmek ve nostaljik dönme dolapta olmanın verdiği enerjiye değiyor. Biz gün batımına doğru gitmiştik. Bu nedenle daha bir sevdik manzarayı.

Bu arada dönme dolabın bazı vagonlarını restorana çevirmişler. Yani bir yandan şehrin manzarasını izleyeyim bir yandan da mum eşliğinden romantik bir yemek yiyelim derseniz önceden rezervasyon yapmanız gerekiyor. Fiyatın 365 Euro civarı olduğu düşünülürse, ne gerek var di miiii 🙂
Dönme dolaptan çıktıktan sonra bol bol Prater içinde zaman geçirebilirsiniz. Burada hız trenlerinden eski filmlerde gördüğünüz oyun makinalarına kadar bir sürü değişik oyuncak görmeniz mümkün. Onların arasında gezerken kendinizi 90lı yıllarda bir filmin içerisindeymiş gibi hissediyorsunuz 🙂 Prater’e giriş ücretsiz. Sonrasında binmek istediğiniz oyuncaklar için içeriden bilet alabiliyorsunuz.

Viyana İnteraktif Müzik Müzesi:
Buranın girişi normalde 13 Euro, saat 20:00 itibariyle 6,5 Euro’ya düşüyor. Biz de merak edip bir akşam uğramıştık. Müzikle ilgilenenler için güzel bir deneyim olabilir. Bir orkestranın yönetimini deneyimleyeceğiniz eğlenceli interaktif bölümleri var ama gene de bizim için kesin görülmesi gereken yerler arasında değil.

Viyana’da Yeme İçme:
Veee en sevdiğim bölüme geldim. Viyana’da o kadar çok alternatif var ki. En sevdiğimiz ve kesin denemelisiniz dediğimiz yerleri sırayla paylaşıyoruz.
Figlmüller – The home of the Schnitzel:
Ne kadar da doğru demişler. Bence de Figlmüller kesinlikle schnitzel’in evi hatta diyarı 🙂 Viyana’ya kadar gitmişken schnitzel yemeden dönmeyin kesinlikle üzülürsünüz. Bu nedenle size önerim uçağınızı alır almaz, tıklayın şuraya hemencecik rezervasyonunuzu yapın.

Biz ilk akşam için burada rezervasyonumuzu yapmıştık, ikinci akşam başka bir yer deneriz demiştik. Ama o kadar çok beğendik ki hiç riske atmak istemedik ve hemen ertesi akşama rezervasyon aradık. Maalesef ki doluydu. Bu nedenle daha erken bir saatte (4 gibi) boşluk bulduk ve akşam yemeğimizi erkenden yedik.

Schnitzelleri gerçekten çok büyük. Bu nedenle biz bir tane schnitzeli ikiye bölüp servis etmelerini istedik. Bu resimde görmüş olduklarınız yarısı yani 🙂 Fazlasıyla doyurucu. Ve bayıldığımız diğer şey de patates salatası oldu. Kesinlikle bambaşka bir şey bu 🙂 Patates salatası ve schnitzel. Yanına da kendi yapımları şaraplardan bir kadeh. Oh daha ne olsun 🙂
Café Sacher:
Viyana’nın en ünlü kafelerinden birisi. Önünde uzunca kuyruklar oluyor. Sacher torte hemen hemen her kafede var fakat burası asıl merkezi diye biz de buraya gittik. Önümüzde büyük bir grup olmasına rağmen iki kişi olduğumuz için hiç beklemeden içeri girebildik. Kafe gerçekten çok tatlı. Ama sacher torte’yi abartılmış bulduk. Gene de gitmişken denemenizi öneririz.

Demel Pastanesi:
Hofbrug Sarayı’na çok yakın olan Demel pastanesini Hofbrug’da yorulduktan sonra kahve tatlı molası yapmak için ziyaret edebilirsiniz. 1786 yılında kurulan ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde ünlenen pastane şu anda Viyana’nın en iyi ve en çok turist alan mekanları arasında yer alıyor. Birbirinden farklı tatlıların sergilendiği camekan bölümüne şöyle uzun uzun bakın ve sonrasında seçiminizi yapıp tatlınızın keyfini çıkarın 🙂

Café Central:
Kafe olarak anılsa da yemekleri ile de baya ün salmış olan restoran-kafe konseptli bir yer. Burası da turistlerin uğrak yeri ve çoğu zaman rezervasyonsuz kabul etmiyorlar. Biz haftaiçi gün içerisinde tatlı yemek için uğradığımız için bir sorun yaşamadık. 1860 yılında açılan ve zamanında Kafka, Sigmund Freud, Trotsky gibi isimlerin uğrayıp burada zaman geçirdiği söyleniyor.
1516 The Brewing Company:
1516 yılı Alman bira saflık yasasının kabulü olduğundan mekan da ismini buradan alıyor. Kendi yaptıkları biraları satıyorlar. Biralar lezzetli fakat mekanın alt katı çok sigara dumanı. Çok rahatsız olduk. Sonradan duyduğumuza göre üst katına rezervasyonlu alıyorlarmış ve orada sigara içilmiyormuş. Denemek isterseniz bizce önceden rezervasyon yaptırın.

Viyana’yı biz çok sevdik. Münih’ten arabayla 4-5 saat sürdüğü için en yakın zamanda tekrardan schnitzel yemeye tekrardan gitmek istiyoruz 🙂
Sonraki yazılarda görüşmek üzere.