Paskalya tatili için nasıl bir gezi ayarlasak diye düşünüp alternatifleri araştırırken Süleyman’ın iş arkadaşından Sirmione-Verona-Venedik gezisi önerisi geldi. Almanların kuzey İtalya’yı tatil bölgesine çevirdiklerini düşünürsek öneri hiç de şaşırtmadı 🙂
Biz de Münih’teki soğuk havadan sıkılmış ve güneşe hasret bir şekilde İtalya’ya gidip biraz ısınalım biraz da pizza, makarna ve dondurma ile kendimizi şımartalım istedik.
Öncelikle araba kiralayarak başladık. 3 gün için arabaya 150 Euro verdik. İlk durağımız Garda gölünün alt tarafında yer alan Sirmione idi. Münih’ten arabayla yaklaşık 5 saat sürüyor fakat tatil trafiği ve molalarla birlikte 7 saatte Sirmione’ye vardık. Verona ve Venedik’ten otobüslerle de ulaşım mevcut.
Sirmione’de ilk olarak merkezin biraz dışarısında olan otelimize yerleştik. Hotel Fiordaliso’ya tek gece oda kahvaltı 60 Euro ödemiştik. Otel sahipleri çok tatlı İtalyan bir aile idi. Resepsiyonda kızları çalışıyordu. Babası da güler yüzü ve olmayan İngilizce’si ile yaptığı şakalarla çok sempatikti. Oda biraz eskiydi fakat temizlik açısından hiçbir sorun yoktu. Sabah kahvaltısı da beklediğimizin çok çok üzerindeydi. Omletten, çeşitli peynirlere ve tatlılara kadar hiçbir eksik yoktu. Otele sadece uyumaya gittiğimiz ve tüm günü dışarıda harcadığımız için gayet memnun kaldık. Bu nedenle bizim gibi düşünen herkese öneriyoruz.
Otelin yakınından Sirmione merkeze otobüsler kalkıyordu. Fakat biz Garda gölü kıyısından 30 dakikalık bir yürüyüşle gitmeyi tercih ettik. Yoldan geldiğimiz için çok acıkmıştık fakat siesta nedeniyle girdiğimiz her restorantta kabul edilmiyorduk. İtalya’da 12.00-15.00 ya da 13.00-16.00 saatleri arasında siesta saati yani öyle uykusu da diyebiliriz. Bu nedenle bütün dükkanlar kapanıyor, restoranlar müşteri kabul etmiyor. Siz siz olun yemenizi içmenizi bu saatlere göre ayarlayın 🙂
Sonunda II Barracuda adında bir restoranı açık bulup oturabildik. Manzarası güzel, göle bakan sevimli bir yerdi. Fakat pizzaları normaldi diyebilirim, hayal ettiğim İtalyan pizzası lezzetini bulamadım. İtalya’da restoranlarda coperto yani bizdeki küver gibi yaklaşık kişi başı 1,5-2 Euro luk bir ücret var. Hesap geldiğinde fişte görüp şaşırmayın. Bu nedenle ekstra bahşiş vermemeye çalıştık 🙂
Karnımızı doyurduğumuza göre gezmeye başlayabilirdik. Sirmione göl kıyısına konumlanmış Scaliger kalesi ile karşılıyor sizi. 13. Yüzyılda yapılmış bu kale ve göl manzarası Ortaçağ hissi yaratıyor; fakat o kadar kalabalık ki o kalabalığı almadan nasıl fotoğraf çekilebilirim diye düşünüyor insan:) Biz kalenin içine girmedik, dışarıdan gördük fakat girmek isteyenler için ücret 4 Euro.

Kaleden girince Sirmione sizi tatlış evler, renkli sokaklar ve dondurmacılarla karşılıyor. Biz dondurmamızı AI Cigni‘den aldık ve kesinlikle tavsiye ederiz. Fotoğraftan da anlaşıldığı üzere pek bir mutluyum. Dondurma fiyatları Münih’e kıyasla pahalı ama toplar çok büyük. Bir topu 3,5 Euro. Ben iki top almış bulundum fakat bitiremedim 🙁

Sonrasında tüm günü tatlış sokaklarda gezerek, güzel evlerin önünde fotoğraf çekerek ve bu masalsı atmosferin tadını çıkararak geçirdik.
Sirmione bence tam keyif yapmalık bir yer. Göl kenarında herhangi bir mekana oturup kahve ve tatlınızın tadını çıkarabilir, ya da şarabınızı yudumlayabilirsiniz. Biz göl kıyısında Ristorante Pace’de kahve içtik, çok huzurlu bir yer, öneririz.
Sirmione’deki benim en çok şaşırdığım şey çoğu garsonun İngilizce bilmemesiydi. Çok akıcı bir İngilizce’den bahsetmiyorum ama çok basit kelimelerle bile anlaşmamızın zor olduğu zamanlar oldu. Etrafta o kadar çok Alman turist vardı ki sürekli Almanca konuşmalar duyduk. Ve ben de istemsiz bir şekilde garsonlarla Almanca konuşuyordum fakat zaten farkettim ki İngilizce bilmeseler de Almanca’yı anlıyorlar.
Akşam Garda kıyısında güzel bir günbatımına şahit olduk. O kadar güzeldi ki Süleyman çok güzel, bitince alkışlayasım var dedi. Biz bu duruma gülerken arkamızdaki turistler alkışlamaya başladı 🙂 Demek ki bir tek biz etkilenmemiştik.

Ve akşamı Al Particciolo’da şarap ve peynir eşliğinde bitirdik. Tüm bu güzelliğin yanında müthiş bir dolunay da gecemize eşlik ediyordu. Ee bir insan başka ne isteyebilir ki, değil mi?
Ertesi gün plan Verona’ya geçmekti. Fakat ilk olarak yolumuzun üzerindeki Borghetto’ya uğramak istedik. Borghetto Sirmione’den 20 dk uzaklıkta, nehirler üzerine kurulu küçük ve oldukça romantik bir köy. Bir bisiklet rotasının üzerinde sanırım, bu nedenle turistten çok bisiklet grupları gördük.

Kahve içmek için nehir kenarındaki mekanlara oturmak istedik fakat saat 11 olmasına rağmen hiçbir mekan göle bakan dış alanlarını açmamıştı. Biz de kapalı alanda oturmak yerine kahvelerimizi alıp güzel bir banka oturduk ve manzaranın keyfini çıkardık.

Kısacık uğramayı planlamıştık fakat daha önceden bu kadar güzel olduğunu bilseydik bir gece de orada konaklayabilirdik. Borghetto gerçek olmayacak kadar güzel bir yer; bu nedenle kesinlikle tekrardan gidilmesi gereken yerler listesine eklendi 🙂
Buradan Verona sonra da Venedik’e geçtik. Verona yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
Instagram’ da takip etmek isterseniz, tık tık.
Ahhh sen ne de güzel anlatmışsın
Teşekkürler, yazı için ♥️
Ne demek canımmm.
Teşekkürler, okuduğun için 🙂