Kuzey İtalya turumuzun ikinci durağı Romeo ve Juliet’in romantik şehri olarak bilinen Verona’ydı. Borghetto’dan yaklaşık 40 dakikalık bir araba yolculuğu ile Verona’ya ulaştık. Verona’ya direk Verona Villafranca havaalanına uçarak gelebilir ya da yakın şehirlerden otobüs ya da tren alternatiflerini değerlendirebilirsiniz.
Verona yürüyerek gezmek için oldukça uygun bir şehir. Biz de arabayı otoparka bırakıp tüm şehri yürüyerek dolaştık. Otopark ücreti olarak yaklaşık 7-8 saat için 17 Euro ödedik.
Verona’ya ulaştığımızda tam anlamıyla açlıktan ölüyorduk. Ve gezmeye başladığımızda da kendimizi kaybettiğimiz için ilk olarak karnımızı doyurmaya karar verdik 🙂 II Ciottolo’da ördek soslu fettuccine ve bolonez soslu penne yedik. Makarna fiyatları 9-10 Euro civarındaydı. Ördek soslu fettuccine önerebiliriz, baya lezzetliydi. Karnımızı doyurduğumuza göre artık çılgınlar gibi gezmeye hazırdık.

İlk olarak şehrin ünlü meydanlarından biri olan Piazza Bra ve burada bulunan Arena di Verona ile başladık gezimize. Türünün en iyi korunmuş Roma amfitiyatrolarından biri olan bu yapı, günümüzde konser etkinlikleri için kullanılıyormuş. Biz asıl görülmesi gereken yerin dışı olduğunu düşünerek içerisine girmedik; fakat görmek isteyenler 10 euro ödeyerek içini de gezebilir. Buradaki etkinlikleri https://www.arena.it/arena/en dan takip edip, gezinize bir konser de ekleyebilirsiniz. Biz Verona’ya bu gezimizde bir gün ayırdığımız için hızlıca bir sonraki durağımız olan Castelvecchio yani eski kaleye geçtik.

Castelvecchio, Ortaçağ’dan kalma bir kale ve Adige nehri üzerindeki köprüden oluşuyor. Hatta köprünün dışı da tam olarak kale şeklinde. Kalenin büyük bir kısmı ücretsiz olarak gezilebiliyor. İsteyenler kalenin içerisindeki müzeye de gidebilir.

Sonraki duraklarımız Romeo’nun evi ve Juliet’in evi (Casa di Giulietta) 🙂 Verona’nın tüm sokakları kendine hayran bırakıyor bizi ve fotoğraf molaları eşliğinde geziyoruz.

Gerçek mi hayal ürünü mü bilinmez ama Romeo ve Juliet’in 16. yy da burada yaşadığına inanılıyor. Romeo’nun evinin dışından şöyle bir bakıyoruz. İçeri giriş yok, en azından biz göremedik. İnsanların çoğu sadece bir fotoğraf çekilip gidiyor. Fakat bunun aksine Juliet’in evinin önünde baya sıra var. Biraz sıra bekledikten sonra evin bahçesine ulaşıp meşhur Juliet’in balkonunu görüyoruz. Bu balkonun bir restorasyon sırasında eve sonradan eklendiğini belirtmek isteriz 🙂

Evin bahçesinde bir de Juliet’in heykeli var ve bu heykelin göğsüne dokunmanın aşk hayatında şans getirdiğine inanılıyor. Bu nedenle heykel epey bir yoğun 🙂 (Juliet’in aşk hayatında kendisine hayrı olmamış başkasına nasıl şans getirsin diye düşünmeden edemiyoruz. Ama önemli olan inanmak tabi 🙂 ) Juliet’in evine de girilebiliyor ama zaten en önemli kısım olan balkonu ücretsiz görüyorsunuz yani bizce eve gerek yok.

Buradan şehrin diğer bir ünlü meydanı olan Piazza Erbe’ye geçiyoruz. Erbe meydanı mimarisi ile gerçekten etkileyici, fakat ne yazık ki birçok dükkân, sokak pazarı ve kafelerin bulunduğu meydan o kadar kalabalık ki burada fotoğraf bile çekmek istemedik. Hızlıca pazarı gezip ayrıldık.
Ara vermeden gezmiş ve çok yorulmuştuk. Son bir kuvvetle yüksekten güzel bir Verona manzarası görmek için Piazzale Castel San Pietro’ya giden basamakları tırmanmaya başladık. Buraya füniküler ile de ulaşım mevcutmuş, biz füniküleri tepeye ulaştığımızda farkettik. O yorgunlukla o kadar merdiven tırmandıktan sonra füniküleri görmek acı oldu 🙂 Şehrin en güzel manzarasının buradan olduğu söyleniyor, bizce gayet haklılar. Mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olarak listeye eklenmeli.

Kale’den sonra kendimizi Piazza Bra’da arena manzaralı Liston 12 kafeye attık. Yaklaşık 30.000 adım attığımız için kendimizi tatlı ve kahve ile ödüllendirdik. Limonlu bir tatlı olan Torta Pinoli’ yi biz çok beğendik, özellikle ismini not aldık ki önerebilelim. Buraya da iki kahve ve bir tatlı için 14 Euro ödemişiz.
Biraz daha çevreyi gezip merkeze arabayla yaklaşık 15 dk uzaklıktaki otelimize geri döndük. Kaldığımız otel B&B Verona Sud idi. Sadece oda için 46 Euro verdik. Otel temiz ve moderndi ama odamız giriş katta olduğu için fazla gürültülüydü. Bizce oteli tercih edebilirsiniz fakat kesinlikle giriş kattan oda istemediğinizi belirtmelisiniz.
Verona, tam bir İtalyan şehri havasını iliklerinize kadar hissedebileceğiniz ve hem bolca gezip hem de İtalyan mutfağı ile kendinizi şımartabileceğiniz bir şehir.
Verona’da bir günümüz de böyle geçmişti ve Venedik için hazırdık 🙂
Venedik yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
Instagram’ da da varız. Takip etmek isterseniz, tıklamanız yeterli 🙂