Çoğu insanın hayalidir; yurtdışında yaşamak, yeni bir hayat kurmak, tüm o düzeni bırakıp maceraya atılmak. Biz de o çoğunluktan biriydik ve kafamızda yurtdışında yaşama hayali, en azından deneme hayali hep vardı.
Geçen sene Şubat zamanı bu hayali gerçeğe dünüştürecek bir mail aldık. Süleyman uzun bir mülakat sürecinin sonunda bir Cuma akşamı mail ile iş teklifini aldı. Hem de tam İstanbul’dan Antep’e uçacağımız bir gün, annemlerin evinde.
Maili gördüğümüz an hala aklımda. Bazen çok istersin, hayal kurarsın ve planlar yaparsın ama işler gerçeğe dönüp de o hayalinin mümkün olduğunu anlayınca ne yapacağını bilemezsin ve donakalırsın ya, işte öyle bir andı bizim için. Tabi ki uçağa yetişme telaşı ile bu önemli konuyu rafa kaldırıp havalimanına yola çıktık. Utanarak itiraf etmeliyim ki sanırım haber geldikten sonra birkaç saat Süleyman’a biraz trip atıp tebrik bile etmedim. Şimdi düşündüğümde bunun nedeni şaşkınlık, korku, alışık olduğun düzenden çıkmak ve bilinmeyene karşı yol alacak olmanın telaşı olabilir diye düşünüyorum.
İlk şoku atlattıktan sonra oturup düşündük ve bu kadar zaman istediğimiz ve planladığımız fırsat ayağımıza gelmişken denemeye karar verdik. Veee uzun koşuşturmacalar sonrasında 26 Mayıs’ta Münih’e taşındık.

Münih Yeni Belediye Binası
Taşınma süreci benim için fazla koşuşturmalı oldu. İşten ayrıldım, yıllardır süren master tezimin sunumunu yaptım (maalesef sıkışmadan bitirecek motivasyonu bulamamıştım), ev taşındı ve Eylül ayında başladığım 200 saatlik Yoga eğitmenlik eğitimini tamamladım.
Tüm bu koşuşturmalardan bütün hayatımızı değiştiriyor olduğumuzun farkına varamayan ‘ben’ için ilk günün tam olarak duygu karmaşası içerisinde geçtiğini sanırım buradan itiraf edebilirim. Geçici kalacağımız aparta yerleşirken bir yandan bavulları açıp bir yandan da Süleyman’a çaktırmadan ağlamaya çalışıyordum. Tabi ki maalesef ona çaktırmadan bir şeyler yapabilmek mümkün olmuyor. İlk haftam çocuk gibi dışarıda parklarda gezerken dikkatim dağılmış, etraftaki güzelliklerle kendimi kaybederek; aparta geri döndüğümde ise mutsuz ve esas evimden ve sevdiğim insanlardan çok uzak hissederek geçti. Sanırım tüm bu duygu seli bir haftada geçti ve ben yoğun bir Almanca kursu ile buradaki yaşantıma başladım.

Nymphemburg Sarayı
Bu sırada ev arayışımız da aynı hızla başladı. Maalesef Almanya’da ve özellikle Münih’te ev bulmak oldukça zor. Süleyman’ın şirketinin ev ve tüm bu taşınma sürecinde bize yardımcı olması için ayarladığı bir danışman olmasına rağmen tam olarak 1,5 ay sürdü ev bulmamız. Artık öyle bir duruma gelmiştik ki, çok fazla kritere bakmadan gördüğümüz her eve başvuruyorduk. Tam o ümitlerin bittiği, yok kardeşim burda da ev bulamayacağız herhalde dediğimiz bir anda iki evden de onay aldık ve aralarından beğendiğimiz ev için sözleşmeyi imzaladık.
Fazla şanslı olmalıyız ki bulduğumuz ev hem Münih standartlarına göre büyük (69 m2) hem merkeze çok yakın hem de Münih’in en güzel parklarından biri olan West Parka yakın 🙂

West Park Japanischer Garten
Sonrasında ayrı bir koşuşturma başladı ve evin temizlenmesi, eşyaların gelmesi ve yerleşmesi, evin boyanması vs. tüm herşeyi tamamladık ve yeni evimizde yaşamaya başladık.
Bu süre içerisinde en çok öğrendiğimiz şey sanırım kendi işimizi kendimiz halletmemiz gerektiği oldu. Maalesef buralarda marangozluk, boya vs. gibi işler çok pahalı ve gelen ustalar saatlik ücret alıyor. Bu nedenle de çoğu kişinin kendi alet takımları var ve işlerini kendileri hallediyorlar. Biz de perde kornişinden dolap montesine, ev temizliğinden boyasına kadar her şeyi kendimiz hallettik. Yorucu oldu ama bir yandan da eğlendik.
İlk koşuşturmalar bitmişti, sonra neler mi oldu?
Bir sonraki yazıda ilk senemi anlattım.
Sevgiler,
Bizi instagram’ da da takip edebilirsiniz.
Yazını okurken tüm süreç gözlerimin önünden geçti, çok mutlu olun 🥰Blog’un hayırlı olsun kuzum 😍
Süreci okadar keyifli anlatmışsın ki okurken böyle bir maceranın içinde olmak istedim 🙂
Senden haberi aldığım o 3 buçuk aylık süreç okadar keyifsiz, gözyaşlı ve bir okadar da mutsuz geçti ki 🙁 Arkada kalan olmak her zaman kötü malesef keşke sevdiğimiz insanlar nereye giderlerse gitsinler bizi de yanlarında götürebilseler …
Bir siz eksizsiniz zaten burada…
Neyse ki mesafeler günümüzde kısa ve kalpler hep yan yana 🙂
Kesinlikle kalpler herzaman yan yana nerede olursak olalım 🙂 bunu bilmek çok güzel…